Bazen birine kızmak, içimizi kaplayan bir fırtına gibi gelir. Sessizce büyüyen bir öfke, adım adım ruhumuzu sarar ve en sonunda patladığında, kendimizi çok ama çok yalnız hissederiz. Ya da öyle düşünürüz. Birini kızdırmak, duygularımızı ne kadar zorlayabilir? Kızmak sadece bir tepki mi, yoksa daha derin bir şey mi? Belki de bu yazıyı okurken, bu soruların cevabını bulmaya başlarsınız.
—
Birbirimizi Anlamadan Kızmak: Ela ve Cem’in Hikâyesi
Ela, 28 yaşında, işinde başarılı bir genç kadındı. Hayatını düzene sokmuş, hedeflerine adım adım ulaşmaya çalışan, bir o kadar da duygusal biriydi. Cem ise, Ela’nın hayatına sonradan girmişti; mantıklı, stratejik bir adamdı. İleriye dönük hedeflere odaklanır, her şeyi planlar ve genellikle her şeyin mantıklı olmasını beklerdi.
Bir akşam, Ela ve Cem birlikte dışarıda akşam yemeği yerken, Ela birden sessizleşti. Cem, ilk başta bunun farkında değildi. Ama sonra Ela’nın gözlerinde bir şeylerin değiştiğini hissetti. Tam o sırada Ela, “Beni hiç anlamıyorsun, değil mi?” dedi. Cem kafasını kaldırıp Ela’ya baktı. Onun bu çıkışı, Cem için bir tuhaflık yaratmıştı. “Ela, ne demek istiyorsun? Ne olmuş ki?”
Ela bir süre sessiz kaldı. Sonra, tüm duygusal yorgunluğunu dışa vurdu: “Seninle daha çok vakit geçirmek istiyorum ama sen sürekli iş planları ve hedeflerinle meşgulsün. Hiç mi benim duygularıma değer vermiyorsun? Kendimi yalnız hissediyorum.” Cem, Ela’nın bu tepkisini bir sorun olarak algılamıştı. Oysa Ela için bu bir duygu patlamasıydı.
—
Kızmanın Köklerinde Neler Yatar?
Birine kızmak, aslında sadece öfke değil, uzun bir süre bastırılmış duyguların, kırıklıkların, beklentilerin bir araya gelip yüzeye çıkmasıdır. Birçok insan, kızgınlıklarını sadece o anki olaya bağlar, ama o anki olay genellikle birikmiş bir duygu birikiminin sadece tetikleyicisidir. Ela’nın tepkisi de buna benzerdi. Cem’in gözünde, Ela’nın bu çıkışı gereksiz bir duygusal patlama gibi görünmüş, ama Ela aslında uzun bir süredir görmezden gelinen ihtiyaçlarıyla boğuşuyordu.
Cem’in bakış açısı farklıydı. Erkeklerin çoğu gibi, o da duygusal tepkiler yerine çözüm odaklı düşünmeyi tercih ediyordu. Ela ona “Beni hiç anlamıyorsun” dediğinde, Cem’in kafasında hemen çözüm önerileri oluştu: “Daha fazla zaman ayırabilirim, belki tatil planı yapabiliriz, işlerini daha az düşünmelisin.” Ama Ela, Cem’in çözüm arayışına karşı daha da içe kapanmıştı. Çünkü onun için, duygusal bir tepki vardı ve bu tepki, basit bir çözümle geçiştirilemezdi.
—
Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Duygusal Farklılık
Kızgınlık, erkek ve kadınlar arasında çok farklı şekillerde anlaşılabilir. Cem’in ilk tepkisi, problemleri çözmeye yönelikti; çözüm arayarak onun için her şey geçebilirdi. Kadınlar ise genellikle duygularıyla daha bağlantılıdır. Bir kadının, kızdığı anı anlatırken duygusal derinliği çok daha fazla olabilir. Ela, Cem’in cevabında duygusal bir bağ görmediği için, söyledikleri ona yeterli gelmemişti. Oysa Cem, “Bunu söylememe bile gerek yoktu, zaten çözüm önerdim,” diye düşünüyordu.
Kadınlar daha çok ilişkisel bir bakış açısına sahiptir. Onlar için, öfke genellikle ilişkiyi yansıtan bir duygudur. Bir kadının kızgınlığı, yalnızca o anki problemi değil, ilişkinin genel dinamiklerini de sorgular. Cem’in sorunuysa, duygusal bir tepkiyi mantıklı bir çözümle geçiştirmeye çalışmak ve bunu Ela’nın içinde bulunduğu duygusal anın karmaşıklığını anlamadan yapmaktı.
—
Kızgınlık, Bir Bağlantı Kurma Çabasıdır
Kızgınlık bazen karşılıklı bir bağ kurma çabasıdır. Ela, Cem’e “Beni anlamıyorsun,” dediğinde, aslında onunla duygusal bir bağ kurmak istiyordu. Cem’in ona verdiği mantıklı cevaplar, Ela için bu bağın güçlenmesini sağlamaz; çünkü o, hislerinin karşılık bulmasını bekliyordu.
İlişkilerdeki bu farklı bakış açıları, zaman zaman karışıklığa yol açabilir. Kızmak, bir yandan uzaklaştırıcı bir etki yaratırken, diğer yandan yakınlaştırıcı bir güç olabilir. Birini kızdırmak, duygusal bir çatışmanın ötesinde, gerçekten anlaşıldığını hissetmek, duyulmak ve hissedilmek arzusudur.
—
Sonuç: Kızgınlık, Duyguların Sözüdür
Birine kızmak, aslında sadece bir tepki değildir. Kızgınlık, derin bir hisse, anlaşılma isteğine, çoğu zaman görünmeyen ve içimizde biriktirdiğimiz duygusal yüklerin dışa vurumudur. Birine kızdığımızda, çoğunlukla sadece o anı değil, yaşadığımız tüm o kırılgan anları ve hisleri dile getirmiş oluruz. Her ne kadar bazen çözüm odaklı bir yaklaşım veya bir bağışlama önerisi mantıklı görünse de, kızgınlık, bazen bir bağlantı kurma arzusunun en güçlü göstergesidir.
—
Sizce kızgınlık, birini anlamadığımızda mı ortaya çıkar? Yoksa başka duygusal dinamiklerin sonucu mudur?
Yorumlarınızı ve hikâyelerinizi bizimle paylaşır mısınız?